Samsun'da şehit yakını ve gaziler İmralı sürecini protesto etti! Şehit ağabeyi Ayhan Hamlı yazdı! Yalnız mı bırakıldık!
Şehit yakını olarak bire bir davetli olmadığım halde şehit ağabeyi duyarlılığımla, sosyal medyadan öğrendiğim kadarıyla Samsun'da Cumhuriyet Meydanında Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Samsun Şubesi tarafından 7 0cak 2025 tarihinde, saat 13.00'de şehit ailelerinin ve gazilerin katılımıyla, diğer şehirlerde olduğu gibi dernek genel merkez talimatlı düzenlenen Türkiye'nin her yerinde aynı metnin okunduğu 'Teröre Karşı Tek Ses, Tek Yürek' temalı basın açıklamasına bende katıldım.
Hiç kıvırmadan ifade etmek isterim ki, atı alanın Üsküdar'ı geçtiği bir dönemde, geçte olsa geç kalınmamış basın açıklamasına katılan şehit ailelerinin ve gazilerin sayısı, havanın mevsim normallerine göre çok güzel olmasına rağmen düşündüğüm seviyede değildi. Biz şehit aileleri gerçekten bu kadar az mıydık? Bu tabloyu bir özeleştiri olarak bir çok arkadaşım gibi bende sorguladım. Basın açıklamasında kader arkadaşlarımız ve bazı STK’lar tarafından yalnız mı bırakıldık, bilmiyorum.
Basın açıklaması süresince ortaya çıkan bu katılımcı tabloyu ve yer seçimini düşündüm. Her şeye rağmen gazilerimizle ve şehit yakınlarımızla birlikte olmak hiç olmamaktan, hiç ses çıkarmamaktan anlamlı ve vefalıydı. Ama en iyi biz biliyoruz ki, biz bu kadar az değildik!
Durup dururken teröristbaşı Abdullah Öcalan'la İmralı'da başlatılan ve baş aktörü Abdullah Öcalan'ın olduğu bu müzakere ve görüşmeler her ne kadar, yeni bir çözüm süreci diye ifade edilmese de, sadece asker gazilerimizi ve asker şehit ailelerimizi rahatsız eden, üzen basit bir konu muydu?
Polislerimiz, öğretmenlerimiz, savcılarımız, diğer devlet memurlarımız sivil vatandaşlarımız teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın talimat ve emirleriyle katledilerek şehit edilmemiş miydi?
Şehit astsubay Murat Namdar'ın eşi Yıldız Namdar hemşireyi, Başbağlar Katliamını, Tuzla tren istasyonu katliamını, yol kesme eylemlerini elbette unutmadık!
Madem ki teröristbaşı bebek katili Abdullah Öcalan'dan medet umulan karanlık bir sürece evriliyoruz, aynı zararı görenler bir ve beraber olursak daha anlamlı olurdu! Bu yüzden soruyorum acının merkezinde yanımızda olması gerekenler, bu kadar az mıydık? Kader arkadaşlarımızın çağrılmış olabileceklerine inanıyor ve düşünüyorum. Ramazanda iftar yemeğinde bir masada biraraya geldiğimiz gazilerimiz, şehit ailelerimiz kader arkadaşlarımız ve temsilcileri bu çok önemli basın açıklamasında, dernek başkanlarıyla neden yanımızda yoktular? Neden yalnız bırakıldık bilmiyorum!
Ben bir şehit ağabeyi olarak bunu sorgulamak zorundayım. Malesef kurtlar sofrasında yalnız bırakıldık. Dost acı söyler, doğru söyleyeni de dokuz köyden kovarlar, bunu da biliyoruz. Ben inanıyor ve biliyorum ki, hiçbir şehit annesi evladının katili olan, önce idama sonra siyasi kararlarla ağırlaştırılmış müebbet hapse hükümlü, cani başı Abdullah Öcalan'ın, serbest bırakılmasına razı değildir! Bu süreci de asla kabul etmemektedir. Her türlü olumsuzluğa rağmen bu basın açıklamasında, hazır metnin okunmasından daha etkili olanı Güneydoğu Gazisi Mustafa Arda arkadaşımızın içtenlikle yaptığı açılış konuşmasıdır. Genel Merkezin hazır metni şehit eşi tarafından okunurken, bir günlük sıfır ses cihazından ses çıkmaması, bir teknik arıza kaynaklı mı, talihsizlik mi, başka bir nedenden mi? Umarım başka bir nedenden kaynaklı, cihazın sesi kesilmemiştir. Bunu da bilmiyoruz. Başka nedenlerde olabilir diye düşünmedik değil! Sonuç olarak cihaz arızası yüzünden bildiriyi okuyan Samsunlu şehit Piyade Uzman Çavuş Harun Çalışkan'ın eşi Dilek Çalışkan'ın sesini katılımcılara duyuramaması nedeniyle Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Genel Merkezi, çıkışlı basın bildirisi Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Samsun Şube Başkanı Gazi Necati Yılmaz tarafından da, cihaz kullanılamadan sesli olarak tekraren okundu ve katılımcılara anlayacakları şekilde duyuruldu.
Basın açıklamasında okunan hazır metin, gazilerimizin ve şehit ailelerinin tepkisini ve onların bildiği gerçekleri nasıl anlatmıştı. Kim nasıl eleştirilmişti. Gerçekten siyaha siyah, beyaza beyaz denilebilmiş miydi? Buna da şüpheyle yaklaşanlar vardı! Bunu herkes özgürce değerlendirdi. Basın açıklamasında okunan genel merkez çıkışlı metinden bir bölümü aynen aktarıyorum. "Sayın Cumhurbaşkanımızın Samsun'da, şehitlerimizi, gazilerimizi rahatsız edecek hiçbir işimiz olmadı. Ne yaptıysak şehit ve gazilerimizin bize gösterdiği istikametten asla ayrılmadan yaptık, sözleri bundan sonraki süreçte bizim için senettir.' deniliyordu. Basın bildirisindeki bu vurgu, son derece dikkat çekiciydi. Sayın Cumhurbaşkanımız bu sürecin mimarlarından görülmüyordu.
Halbuki toplumsal kanı Sayın Cumhurbaşkanımızın bilgisi ve izni olmadan İmralı'daki Öcalan ile DEM Partililerin süreçle ilgili görüşmelerine asla iznin verilemeyeceği yönündeydi. Bunu elbette şehit aileleri ve gazilerde biliyordu. Herkes kendisi değerlendirecek ve zamanla tüm gerçekleri görecektir. Bekleyelim siyah siyah mı, beyaz beyaz mı birlikte görelim...
Net olmak her zaman güzeldir.