Son dönemde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bazı maddeleri üzerinde yapılan tartışmalar, milli birliğimiz ve egemenliğimiz açısından tehlikeli bir viraja yaklaştığımızı gösteriyor.
Özellikle son günlerde HÜDA-PAR’ın 4. maddeyi tartışmaya aşması, devamında Numan Kurtulmuş’un 3. maddeyi değiştirme talepleri şimdi de dillendirilen 42. ve 66. maddeler üzerindeki değişiklik talepleri, milli kimliğimizi koruma sorumluluğumuzu bir kez daha hatırlatıyor.
42. Madde; Türkçeden başka bir dilin eğitim dili olarak kullanılmasını yasaklayarak, milli kimliğimizin korunmasında büyük rol oynar.
Bu maddeye yönelik bazı çevrelerden gelen eleştiriler, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehdidi işaret ediyor. Dil, bir milletin kültürel ve sosyal dokusunun temelidir. Eğer eğitim sistemi, farklı dillerin egemenliğine açılırsa, bu ayrılıkçı hareketleri de tetikleyebilir. Eğitim dilinin Türkçe kalması, sadece bir dil meselesi değil, milli birlik meselesidir.
66. Madde ise vatandaşlık tanımında, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesini içerir.
Bu ifade, Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik çeşitliliği karşısında ulus-devlet kimliğini koruma çabasını yansıtır.
Bazı çevreler, bu maddeyi daha kapsayıcı hale getirerek, farklı etnik kimliklere vurgu yapılması gerektiğini savunuyor. Bu tür bir değişiklik, ülkenin bölünmez bütünlüğüne zarar verebilir.
Kürt sorunu adı altında yapılan bu tür düzenlemeler, uzun vadede ayrılıkçılığı meşrulaştırabilir ve ülkenin uluslararası alanda iç işlerine müdahaleye açık hale gelmesine neden olabilir.
Uluslararası Hukukun Tehlikeleri
Unutulmaması gereken bir diğer konu ise uluslararası hukukta yer alan 1933 Montevideo Sözleşmesi ve 1930 Sürekli Adalet Divanı kararlarıdır.
Bu anlaşmalar, bir ülkenin anayasasında etnik veya dilsel ayrımların tanınması durumunda, ayrılıkçı gruplara kendi kaderini tayin etme hakkı verebilir.
Bu da Türkiye’nin iç hukukuna müdahale kapılarını açabilir. Bugün Türkiye’nin anayasasında yapılacak bu tür düzenlemeler, gelecekte bağımsızlık taleplerinin yasal bir dayanağı haline gelebilir .
Anayasa’nın 42. ve 66. maddeleri, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü koruma adına vazgeçilmez birer güvencedir.
Bu maddelere yönelik yapılacak herhangi bir değişiklik, ülkemizin geleceğini tehlikeye atabilir. Devletin ve milletin bekası için uyanık olmak zorundayız.
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün çizdiği yolda ilerlemeli ve milli birliğimizden asla taviz vermemelidir.
Unutmayalım, milli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve bu egemenliği koruma görevi her Türk vatandaşının omuzlarındadır.