İslam dini, mensuplarının dünya ve ebedi hayat olan ahiret yurdunun mutluluk ve saadetini temin eden, ezel kadar eski, ebed kadar yeni olan nizamın adıdır.
O nizamda muhatap, insanlar arasından seçilmiş nebi ve resuller vasıtasıyla tüm insanlıktır. Yani ben-i beşer ve zürriyet-i Adem olan insan, sadece yaratıcıya karşı değil;
Cemadat, cansız varlıklar,
Nebadat, tüm bitkiler,
Hayvanat, her tür hayvan,
İnsanlık ve hulasa bütün
Mahlükata karşı yegane sorumlu varlık olan İNSAN’dır.
Biz mükellef varlığız. Sorumluluklarımız var. Nefsimize, neslimize, yaratıcımız olan Rabbimize ve tüm yaratıklara karşı sorumluluklarımız var.
Hele hele bu insan müslüman, Allah’ın nizamını kabul etmiş, inanmış ve onu yaşamaya kendini mecbur bilen akıl sahibi bir mü’min ise, muhayyerlik ve ilahi sistem dışında farklı bir tercih hakkı yoktur. Bir şartla, C.Hak K. Keriminde ;
وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَٓاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَٓاءَ فَلْيَكْفُرْۙ اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلظَّالِم۪ينَ نَاراًۙ اَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَاۜ وَاِنْ يَسْتَغ۪يثُوا يُغَاثُوا بِمَٓاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَۜ بِئْسَ الشَّرَابُۜ وَسَٓاءَتْ مُرْتَفَقاً
“ Ve de ki: "O hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin! Çünkü Biz zalimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, serdakları (duvarları) kendilerini kuşatmıştır. Eğer yardım isterlerse, yüzleri çeviren erimiş cesed gibi bir su ile yardım edilirler. O ne fena içki ve o ne kötü kurultay!” ( kehf. 29)
Burada, ahiret ve ebed yurdu insanoğluna hatırlatılıp,
“fe men şae fe’l- yü’min, ve men şae fe’l- yekfür..”
yani; “ Dileyen özgür iradesiyle inanıp, kabul edip mü’min olsun, isteyen de kendi özgür iradesiyle inkar etsin, kafir olsun!..” denilerek, inanma, iman etme veya inanmama, kafir olma hakkını Allah kullarına tanıyor. Sonucuna katlanma şartıyla tercih hakkı akıl sahibi olan insana tanınmıştır.
İslamı kabul edip, onu bütünüyle yaşama sorumluluğu da, ben müslümanım diyen her insana verilmiştir. Biz buna islam literatünde
EF’AL-İ MÜKELLEFİN diyoruz.
Yani dinin emirlerine muhatap;
Akıl,
Baliğ ve
Müslim olan, bir diğer ifadeyle aklı olan, ergenlik çağına gelmiş her müslümanım diyen insanın yapmak veya yapmamak zorunda olduğu işler, fiiller vardır. Bunlar şari’, dinde hüküm vaz eden, bir şeyin yapılıp yapılmamasını emreden Hz. Allah ve onun Resulü Hz. Muhammed ( sav) Efendimizin emir ve yasaklarıyla,
İslam tarihi boyunca tezahür eden yeni ve hakkında nas ( ayet- hadis)varit olmayan hadiseler karşısında ilahi ahkama zıt ve muhalif olmama kaydıyla müctehid ulemanın icma ve ictihatları doğrultusundaki ortaya koydukları görüşleridir.
Bunlara da İslamda; EDİLLE-İ ŞER’İYYE, yani şeri, dini deliller diyoruz.
Kısaca bunlar;
Kitab,
Sünnet,
İcma-i ümmet,
Kıyas-ı Fukaha ve gerektiğinde,
İstihsan,
Mesalih-i mürsele,
Sedd-i zerai’ ,
Örf ve adetler ve
Geçmiş şeriatler gibi kaynaklar da müracaat edilebilen hususlardır.
İslam Nizamı;
İman,
İbadet,
Muamelat ve
Ukubat denilen esasları muhtevidir.
İmanın şartlarını kabul, İslamın emirlerini ifa ( namaz, oruc, hac, zekat ve tüm emirlerle daire-i islama girme şartı olan kelime-i şehadet),
Doğumdan ölüme kadar, iman ve islamın şartlarından sonra hayatı tanzim eden tüm emir ve yasakların adı da MUAMELAT’tır. Ahlak, münakehat, ( evlenme) müfarekat ( boşanma),
aile hukuku, ticaret, her türlü muamelat bu kapsamdadır ki, bunlar ilahi vahye muhatap bütün peygamberlerin hem kendileri hem de ümmetleri için istediği emir ve yasaklardır.
Mesela, alış verişte, ölçü ve tartıda hile, aldatma ( gabin), faiz, kul hakkı, diğer canlıların hakkına riayet v.s. Doğumdan ölüme kadar hemen her sorumluluk muamelat hukukumuza dahildir. Kur’an-ı Kerimi okuyan, peygamberimiz ve sünnetini tanıyan, İslam nizamından az çok haberi olan insan bilir ki, meşru nikahlı bir evlilik sonucu, helal gıda ile beslenen, doğmadan, (rahm-i mader) anne karnındayken riayet edilmesi gereken hususlarla ve dünyaya geldikten sonra kulağa okunan ezanla başlayıp, ölüm salamızla sonlanan hayatımız o ilahi nizamın tasarrufundadır.
Bu konulara riayetsizlik ise UKUBAT dediğimiz bir kısım mukadder( miktarları tayin edilmiş) veya gayr-i mukadder( miktarları tayin edilmemiş, zamanın şartları ve cezayı uygulayacak şer’i idarenin kararlarıyla) cezaların verilmesidir.
En çok da, dünyevi cezalar muamelat hukukundaki yanlış ve kasıtlı muameleler hususunda uygulanır.
O bakımdan İSLAM NİZAMI’nı MUAMELAT’ı olmayan bir sistem gibi düşünüp, bu yanlış algıya esir olmak seküler, gayr-i İslami ve laik sistemlerin beyinlere çaktığı paslı çivilerdir.
Tetanoz ve felç olmamak, sadece bir örneğini yukarda zikrettiğimiz ( kehf suresi.29. ayet)ışığı ve adesesinde, ebedi hayatımızı felakete sürüklememek için, İslamı bu büyük pencereden bakıp okumak, anlamak ve yaşamak gerekir.
Her gün beş vakit ve kırk rekat namazda Allah’tan;
“ .. ihdina’s-sırate’l- müstakim..” “ Ya Rabbi! Bizi mustakim dosdoğru yolun olan İslam nizamına ulaştır, ondan bizi ayırma..” deyip, ardından da,
“ gayri’l- mağdubi aleyhim ve la’d-dallin!..”
“ kendilerine gazap ettiğin, cehennemine düçar olacak yoldan sapmış, insanları saptırmış, dinlerini tahrif etmiş hırıstıyan ve yahudilerin yoluna sevketme!..” derken, MUAMELAT ve UKUBAT ( ceza) hukukunu, Kur’an tarifine göre ebedi dalalette olanların sapkınların hayat nizamından almak korkunç bir felaket ve ciddi bir paradokstur.
Halk deyimiyle; ( Bu ne perhiz ve bu ne lahana turşusu?!..)
İnsanlar, inanması gereken, kabulle mükellef oldukları nizama göre yaşamazlarsa, Yaşadıkları sistem ve sapkın düşüncelere göre inanmaya ve dini de böyle algılamaya çalışırlar. Tıpkı bugün içine düştüğümüz felaket gibi…
Allah bize, önce akıl ve islam şuuru ihsan eylesin.
Sizin gibi İslamı yaşamadan anlatanların toplumda beş kuruşluk değeri yoktur. Yıllarca vekillik yaptın Ülke ve Samsun için ne yaptın? Hiç bir şey. Sadece ülkenin katledilmesine el kaldırdın. Tarım şehri olan Samsun taş ocakları ve siyanürle altın aranmasıyla mahvolurken gıkın çıkmadı. Şimdi ortaya iki laf atıyorsun. Ülke mahvolurken , adalet yokken , namerde muhtaçken ortaya karşılığı olmayan yazı yazanlar da dilsiz şeytandır. Sen de onlardan biri misin? ALLAH KATINDA DÜŞÜN. ( yazımı işleme koyarsın inşallah.)